Kafa içi kanamalar, günümüzün gerek travmatik faktörleri ve gerekse yaşam şartları ile birlikte değerlendirildiğinde, önemi gittikçe artan ve uygun zamanda uygun tedavi yöntemleri kullanılmadığında ölümcül olan, ciddi bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Travmatik olanları, Epidural kanamalar, Subdural kanamalar, subaraknoid kanamalar ve Beyin içi Kanamalar olmak üzere ayrı başlıklar olarak değerlendirilebilir. Travmatik kafa içi kanamalar orta ve ağır kafa travmalarının komplikasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Minör kafa travmalarında hematom(kanama) yüzdesi daha düşüktür. Kafa içi kanamaların tanı ve tedavileri sonucunda hastalar hayatlarını en az hasarlı ya da hasarsız şekilde sürdürebilmektedirler. Travmaya bağlı kafa içi kanamalar erkeklerde ve çocuklarda daha fazla görülmektedir. Travma sonrası oluşsn kafa içi kanamalar epidural hematom, subdural hematom, subaraknoid kanamalar ve beyin kanamaları şeklinde olabilmektedir.
I- Epidural ( Kafatası İle Beyin Zarı Arasındaki Kanamalar)
Bu tür kanamalar genellikle kulak üzerine denk gelen temporal kemiğin düz (lineer) kırıkları sonucunda bu kırık hattının altında bulunan ve beyin zarını besleyen önemli bir atardamarın yırtıarak kanaması sonucu meydana gelir. Normalde beyni kaplayan zar sıkı bir şekilde kafatasının iç yüzeyine yapışıktır ve aralık yoktur. Böyle bir atardamar kanaması hızla beyin zarının kafatası kemiğinden ayrılarak birikmesine ve hızlı bir şekilde beyin üzerine baskı yapan kitle etkisi göstermeye başlar. Bu kitle etkisi meydana getiren kanamanın lokalizasyon ile çok önemli etkileşimi vardır. Çünkü genellikle bu kanamanın olduğu yer beyin sapına yakın bir yerdir ve beyin sapında da solunum merkezi bulunmaktadır. Bu kitle etkisi altında kalan solunum merkezi fonksiyonunu göremeyeceğinden eğer çok hızlı bir şekilde ameliyat edilerk bu kanama boşaltılarak kitle etkisi ortadan kaldırılmazsa, bu tablo ölümle sonuçlanmaktadır.
Bu sonuca giderken hemen kısa süre öncesinde, bazı klinik bulgular kendini gsterir ki, bunlar hastanın şuurunun kapanması, solunumunun bozulması, gözbebeklerinin anizokori dediğimiz şekilde kanama olan tarafta genişleyerek, çapının genişlemesi şeklinde kendini gösterir. Zaten anizokori meydana gelmişse bunun hemen arkasından solunum merkezi bası altında kalıp, ölümle sonuçlanacaktır. Bazen de hastaların lucid interval dediğimiz şekilde önce şuurunun kapanıp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi açılıp tamamen normale döndüğü durumlar olabilir ki, eğer böyle bir bulgu varsa çok daha dikkatli olmak gerekmektedir.
Bu klinik bulgular eşliğinde önce düz röntgen filmleri ile kafatası değerlendirilerek, kırık olup olmadığı araştırılır. Ancak en kesin bulguyu bilgisayarlı tomografi vermektedir. Tomografide kanamanın olup olmadığı, varsa boyutlar, lokalizasyonu vb. gibi pek çok veriler elde edilir.
Eğer hastanın durumu stabil ve nörolojik tablosunda bozulma yoksa, ve kanama miktarı belli bir seviyenin altında ise, hastane ve hatta sıkı takip açısından, yoğun bakım şartları altında, cerrahi tedavi uygulamaksızın, hasta takip edilerek bu kanamanın vücut tarafından emilmesi de beklenebilir. Ancak belli seviyelerdeki kanamaların mutlaka cerrahi olarak tedavi edilmesi gerekir.
II-Subdural (Beyin Zarı İle Beyin Arasındaki )Kanamalar
Bu kanamalar da akut, subakut ve kronik kanamalar şeklinde karşımıza çıkabilir. İlk 3 gün içinde tespit edilen kanamalar akut, 3gün ile 3 hafta arasında tespit edilenler subakut ve 3 hafta sonrasında tespit edilenler kronik kanmalar olarak değerlendirilir. Akut ve subakut kanamalar travma sonrası beyin hasarı ve yaralanması ile birlikte olduğundan daha ölümcül olmaktadırlar. Kronik subdural hematomlar ise bey,n zarı ile beyin arasındaki köprü oluşturan toplardamarların yırtılması sonucu sızıntı şeklinde olup uzun vadede birikerek kitle etkisi oluşturan kanamalar oldukları için, beynin bunu tolere edebilmesi daha kolay olmaktadır.
Kronik subdural hematomlar özellikle yaşlı hastaların geçirdikleri çok küçük hatta hastanın hatırlayamayacağı kadar küçük kafa travmalarından sonra da meydana gelebilir. Çünkü yaşlandıkça her organımız gibi beyinde atrofiye olarak küçülmeye başlar. Beyin küçüldükçe beyin zarı ile arasındaki mesafe de açılarak, köprü oluşturan toplardamarların lastik gibi gerilmesine neden olur. Zaten ilerleyen yaş nedeni ile normal yapısı bozularak daha rijid ve daha kolay yırtılabilme özelliği olan bu damarlar kolayca yırtılarak sızdırma şeklinde kanamalar oluşturabilir. Ve genellikle 2-3 ay sonra hastanın nörolojik tablosunda bozulmalarla, örneğin bir taraf kol ve bacakta uyuşukluk , kuvvet kaybı, felç, konuşma bozukluğu ya da epilepsi bayılma şeklinde kendini gösterebilir. Kesin tanı yine bilgisayarlı tomografi ile konur.
Tedavisi de yine kanama miktarına göre cerrahi tedavi ya da tıbbi tedavi ile takip şeklinde düzenlenir. Belli miktarlardan sonra cerrahi tedavi ilk seçenektir. Ve yine bu kanamanın kitle etkisini ortadan kaldırmak için bu kanamanın boşaltılması gerekmektedir.
III- Travma Sonrası Subaraknoid ( Beyin Zarları Arasındaki) Kanamalar
Yine travma sonrası beyin omurilik sıvısının dolaştığı beyin zarları katmanları arasında da kanamalar oluşabilir ki, bunların tedavisi genellikle tıbbi tedavi şeklindedir. Beyin yarımküreleri arasındaki ventrikül dedğimiz boşluklarda kanma oluşmuşsa bu kanamanın da cerrahi olarak küçük bir müdahale ile drenajla boşaltılmasımümkündür. Ancak bu tablo çok ağır bir tablo olup, mortalitesi yüksek olan bir tablodur.
IV- Travma Sonrası Beyin İçi Kanamalar
Bu kanamalar çok ciddi kanamalar olup direkt olarak beyin hasarı da meydana geldiğinden, diğer kanamalara göre çok daha fazla ciddiyet arz eder. Travma sonrası kanamalı doku ezilmesi şeklinde tarif edebileceğimiz hemorajik kontüzyonlardan, çok büyük lobar kanamalara kadar değişen bir yelpazede çıkabilmektedirler. Kesin tanı, kanamanın lokalizasyonu miktarı vs. bulgular tomografi ile kısa sürede elde edilebilmekte ve öncelikle tedavinin ameliyatla mı yoksa tıbbi tedavi ile mi yapılacağı belirlenebilmektedir. Bu tür kanamaların beynin neresinde olduğu, lokalizasyonu, miktarı, cerrahi tedavi ile ulaşılıp ulaşılamayacağı gibi multifaktöriyel özellikler, hem tedavinin şeklini hem de hastanın kurtulma şansını etkilemektedirler.
Sonuç olarak hangi çeşit kanama olursa olsun kafa içi kanamaların erken dönemde belirlenmesi çok önemli olup, tedavinin şeklinin belirlenmesinden başlayıp, hastanın yaşama şansına kadar tüm süreci etkilemektedir.
Adres: Mareşal Fevzi Çakmak Mah. 7520 Sokak No:1 MERKEZ / OSMANİYE
Telefon: 0(328) 813 50 10
Telefon : 0 (328) 812 50 10
Fax: +90(328) 812 45 81
E-Posta: [email protected]